Tüm muhtesem hikayeler iki sekilde baslar. Ya bir insan bir yolculuga cikar ya da sehre bir
yabanci gelir. Tolstoy Demirden keskin bir düdük sesi yükseldi o sirada. Ayriligin ciddiyeti
buz gibi sardi bedenimi. Kapilar kapandi sonra... Cantam sagimda yalnizlik karsimda...
Gidiyorum Hayir bir saniye Filmlerde böyle olmazdi ki... Son anda muhakkak bir kalma sebebi
yazardi senarist. Tam hareket etmek üzereyken trenden atlayiverirdi esas adam. Oysa simdi
raylarin üzerinde kaymaya baslamisti bile tren... Ayriligin gögsüme oturan agirligiyla camdan
disari bakip el sallayan insanlarla dolu peronu izledim. Beni ugurlamaya gelmeyen herkese
tesekkür eder gibi bir damla gözyasi biraktim oraya. Alle grossen Geschichten beginnen auf zwei
Arten. Entweder geht ein Mensch auf Reisen oder ein Fremder kommt in die Stadt. Tolstoi In
diesem Moment ertönte ein scharfes Pfeifen aus dem Eisen. Die Schwere der Trennung verschlang
meinen Körper wie Eis. Dann schlossen sich die Türen... Meine Tasche ist zu meiner Rechten die
Einsamkeit liegt vor mir...